MONOTONLUK
Bu yazımda Alain de Botton’un
“Çalışmanın mutluluğu ve sıkıntısı”
adlı kitabından yola çıkarak kendi çalışma yaşamımı da göz önünde bulundurarak
“çalışma hayatındaki monotonluğu” ele aldım.
Öncelikli olarak monotonluk, işin
aynı tempoda ve sürekli tekrarlanarak yapılmasının verdiği yorgunluk ve
bıkkınlık halidir. Çalışma psikolojisi açısından monotonluğun anlamına
baktığımızda ise “İşyeri koşullarındaki düzensizlikler ve insanın bedensel ve
zihinsel yapısına uygun olmayan koşullardan kaynaklanan psikolojik
yorgunluklar” olarak değerlendirilmekte.
İş yaşamında monotonluk yeni
yeni gündeme gelip bir sorun olarak görülmeye başlansa da aslında yıllar önce
Karl Marx ‘yabancılaşma teorisi’yle şu an üzerinde durduğumuz monotonluk
konusunu açıklamıştır. Marx’ın yabancılaşma teorisine göre,
Kişinin kendi emeğine yabancılaşması: Yabancılaşmanın asıl kaynağı da iş bölümüdür. Bir iş
ne kadar ufak parçalara ayrılıyorsa genel yapıdan o kadar uzaklaşılır. Ve bir bakıma uzmanlaşma yabancılaşma olarak
adlandırılıyor. Örneğin; bir terzi hazır giyim getirilmeden önce diktiği
elbiseyi tüm ayrıntılarıyla kendi üretirken (emeğini, özverisini,
yaratıcılığını katarak) hazır giyimde sadece paça yapar yada görevi neyse onla
ilgilenir hale geldi. Sadece paça konusunda uzman oldu, el çabukluğu kazandı
belki ama diğer alanlarda köreldi beklide hiç bilgisiz hale geldi. İnsan,
Marx"a göre, kapitalist düzende söz konusu özsel niteliklerinden
uzaklaşır, özüne yabancılaşır. Kapitalist pazarın bir unsuru olarak işleyen
çarklardan biri haline gelir. Yeni çalışma düzeni yaşamda bir makine olarak
düşündüğümüzde çalışanlarda makinelerin dönem irili ufaklı çarkları konumuna
geliyor. Bu küçük çarklardan biri arızalandığı zaman o parça değiştirilip
yerine yenisi geliyor ve makine çalışmaya devam ediyor. Tıpkı iş yaşamında
olduğu gibi…
Kişinin kendi emeğinin ürününe
yabancılaşması: Teknolojinin bize
sunduğu faydaların değeri inkar edilemez ancak bizi çalışan robotlar haline
getirdiği de bir gerçek. Kişinin kendi emeğinin ürününe yabancılaşmasını, çalışanların
aslında yaptığı işlerin farkına vararak yapmamaları olarak yorumlamamız mümkün.
Buna bir örnek olarak bankacıları düşünebiliriz. Bankada gişe memuru
müşterisinden parayı alır, bilgisayarda işlemi yapar, parayı sayar ve kasaya
koyar sonra makbuz keser imza karşılığında makbuzu imza karşılığında verir,
işlem tamamlanmış olur. Ancak sorulduğu zaman gelen paranın hangi kodla hesaba
girdiği, müşteriyi hangi muhasebe koduyla işlem yapıldığını bilmez. Çünkü
sistem otomatik olarak gerçekleştirdiğimiz için kodlara ihtiyaç duymuyoruz ve
bilmiyoruz. Eskiden manüel sistemle girildiği için banka çalışanı kodu da kendi
girdiği için işlemi neden niçin nasıl yaptığını gelişim sürecini biliyordu.
Şimdi sadece bilgisayarda iki tıkla işimizi hallediyoruz ve nedenini bilmeden
bilinçaltımıza işlendiği haliyle gerçekleştiriyoruz.
Kişinin çalışma, çalışma ortam, çalışma
arkadaşına yabancılaşması: İnsanlar
yüzyıllardır ortak iş yaparken artık herkes bireysel çalışıyor. Rekabet içinde
olan çalışma ortamlarında çalışanlar birbirini rakip görür hale geldi. Herkes
birbirinden biraz daha fazla şey bilip öne geçme çabasında. Ben merkezci olup
kendilerini üstün kılmak istiyorlar. Takım çalışması, ekip çalışmasından gün
geçtikçe uzaklaşılıp bireysel çalışma ortamları doğmuş oldu. Başkasının emrinde
çalışacağıma kendi işimi kurarım diyerek bireysel çalışma alanları çoğalmaya
başladı. Ve bireyler kendilerini toplumdan soyutladı.
Kişinin kendine ve insanlığa
yabancılaşması: Çalışanları yada
bireylerin herhangi bir konuda yaptıkları iş zevk vermiyor kişileri tatmin
etmiyor. Çünkü çalışma hayatında insanlar bir ürün çıkaramaz hale geldi ve
kendi yeteneklerini ortaya koyamıyor. Bu yüzden de yaptıkları işlerden
sıkılıyorlar çünkü insanlar yaptıkları işin sonucunu görmek isterler. İnsanlığa
yabancılaşma ise topluma faydalı olmaktan uzaklaşılıp çalışmayı artık sadece
para ve statü kazanma olarak görmemizden kaynaklanıyor. Bir araştırmaya göre 1.
sınıfa başlayan tıp öğrencilerine sormuşlar neden Tıp okumayı tercih ettiniz.
Gelen cevapların büyük çoğunluğu topluma faydalı olabilmek için demiş. Bundan
yola çıkarak Tıp kazanamasaydınız 2. tercihiniz neydi denildiğinde ise beklenen
cevap eczacılık, diş hekimliği, öğretmenlik vs beklenirken (topluma faydalı
görülen meslekler) çıkan sonuç mühendislik olmuş. Bu da aslında işin bize
katacağı kazanç ve statüye göre seçim yaptığımızı ortaya koyuyor.
Zaman ilerledikçe teknolojik
gelişmelere hayatımıza girmeye devam ettikçe çalışma ve çalışma hayatımızda da büyük
değişiklikler meydana geliyor. El kabiliyetiyle ya da basit aletlerle yapılan
işlerin çoğunun yerini mekanik aletlerin ön plana çıkıp makineleşmenin
ilerlemesi kişilerin işlerdeki hareketlerini kısıtlamıştır. Küçük çaplı atölye
de üretimin yerini de fabrikalar almaya başlamasıyla, tek düze çalışma tek düze
üretim ortamları oluştu. Sanayileşme ile birlikte gerçekleşen iş yaşamındaki
makineleşmenin sonucunda çalışan üzerinde mutsuzluk ve iş tatminsizliğini
ortaya çıkarmıştır. Makineleşmeyle birlikte yapılan işler bölümlere ayrılmış ve
kişi sadece kendi bölümden sorumlu hale gelmiş. Örneğin bir ayakkabı üreticisi
ayakkabının tabanından en son bağcığının takılmasına kadar tüm süreçlerde kendi
etkinken seri üretimde sadece tüm ayakkabıların bağ takma işleminin sorumluluğu
yüklenmiştir. Böylelikle çalışan işe geldiği zaman sürekli ayakkabı bağı
taktığı için yaptığı işte bir çeşitlilik olmadığından sorunlar ortaya çıkmaya
başlamıştır.
Eski teknolojide mimarlar
daha başarılı işler yaparken şimdi imkân varken neden başarısız olduklarını
araştıran bir kişi elde ettiği sonucu şöyle açıklamıştır. Eskiden mimarlar
zanaatkardı, elinde projeyi kendi kalemiyle çizip sonra yerinde gidip inceleme
yapıp binayı ona göre konumlandırıyorlarmış. Yerin yönü, güneşe göre konumu,
coğrafi özellikleri değerlendirilerek projeye başlanıp bitiriliyormuş. Şimdiki
mimarlar inşaatın yapılacağı bölgenin önlerine sunulan haritası ve krokisi
üzerinden AutoCad programı ile
projeyi yapıp yerleştiriyor. Çok nadir gidip inceleme yapıldığı için projenin
başından sonuna önlerine sunulanlar arasında tercih yapıp projeyi devam
ettiriyorlar. Görme, hissetme ve inceleme olmadığı içinde başarısız olduklarını
öne sürmüş.
Tek düze çalışma ve
monotonluk iş ile ilgili stres kaynağıdır ve buda çalışanın performansını
olumsuz yönde etkileyen büyük bir sorundur. Kendi çalışma hayatlarımızı mercek
altına alacak olursak eğer idari bir işte çalışıyorsak bizimde bu monoton
hayatın içinde olduğumuzu görürüz. Her gün aynı saatlerde gelinen bir ofis
ortamı aynı masa aynı kişiler ve her gün bir birini tekrarlayan aynı işler. Bu
da belli bir süre sonra kendimizi etrafımızdan soyutlamamıza neden oluyor ve
belli süre sonra dikkatsizleşmemizi neden oluyor. Neticesinde de iş
performansında düşmeler karşımıza çıkıyor.
Bu durumu bir döngü içinde
açıklarsak eğer; monotonluğun oluşması iş tatminini düşürür. İş
tatmininin düşüşü işe harcanacak çabayı etkiler. İşe gösterilen çaba
da performansı düşürür.
Kitapta yer alan birçok
meslek ve çeşitlilik söz konusu hepsinin de kendine özgü incelikleri ve belli
bir iş süreçleri var. Kimi bahsettiğimiz gibi bir iş standardında ilerlerken
kimi ortam ve iş koşullarında sürekli değişim yaşamakta. Belli standardı olan
işler daha monoton ve sıkıcı hal almakta. Diğer taraftan iş hayatında sürekli
değişim hareketlilik olması tek düzelikten kurtarıyor. Bizim monoton olarak nitelendireceğimiz bir
iş bir kısım çalışanlara iyi gelebilir. Bu yüzden de yapılan iş ve işi yapan
kişiye göre değişen bir kavramdır.
Genel olarak düşünürsek iş
yaşamındaki monotonluğu giderebilmek için belli başlı uygulamalarla bu durumu
giderebiliriz. Standart bir işe sahip kişilere tek bir işin yanı sıra farklı
işlerde öğreterek görevlerinin de çeşitliliğe gidebiliriz. Çalışma ortam ve
koşullarında imkan dahilinde yapılacak değişimler monotonluktan çıkarabilecek
önemlerden biri olabilir. Şirket politikası ve sektör buna müsaade ediyorsa iş
yerinde yapılacak bir rotasyonla kişi bazlı olarak monotonluk için bir çare
olabilir. İdari işlerde kişiyi işe yoğunlaştırmak için yetki verilebilir yada
düşünce belirtip kararlarını sunabileceği ortam yaratırsak işiyle ilgi
performansı artacak ve monotonluk duygusu azalmış olacaktır. Öte yandan üretim
firmaları yada tek düze çalışan yerlerde iş ortamı, saati ve koşullarında bir
değişime gitmemiz zor olabilir ancak iş sonrası şirket içi faaliyetler yada
kişilere sunulacak sosyal faaliyetler ile kişinin iş yerine duyulan heyecanı
arttırılıp işe bağlamamız ve tek düzeliğe katlanmasını sağlayabiliriz.
Not: Çalışma hayatındaki
monotonluğu nasıl giderebiliriz? konusuna bir dahaki yazımda ayrıntılı değinmek
istiyorum.
Zühre Turunç
Kasım 2012